Oyun parkı baştan çıkarıcı, güneş açmış ve hiçbir şey çocuğunuzu çalışma masasının başında tutamıyor. Zaten her ders sıkıcı olduğu için mi acaba? Ders çalışmaya karşı isteksiz çocukların ebeveynleri çaresizlik içindedir. Fakat daha kolay ders çalışmayı sağlayabilecek bazı numaralar da var.
Ders çalışma isteği yok mu? Matematik sinir bozuyor, coğrafya sıkıcı ve tarih kitabında yazanları zaten kimse aklında tutamaz mı? Çocukların bazen ancak büyük çabalar sonucunda çalışma masasının başına oturtulabildiğini pek çok anne baba iyi bilir, özellikle de ergenlikte bunu çok normal bir durum olarak görmek gerekir. Ebeveynlere böyle durumlarda gerilmemelerini öneriyorum. Ebeveynlerin her öğleden sonra iki saat çocuklarının yanına masaya oturmaları da bir işe yaramıyor.
Çocuk belli bir dönemi aşacak biçimde, yani uzun bir süre okulda ve ders çalışırken ciddi zorluklarla karşılaştığında bunun nedenlerinin araştırılması gerekir. Ebeveynler baskı yapmak yerine çocukla ve öğretmenlerle konuşmalı ve nedenlerin neler olabileceğini anlamaya çalışmalıdır. Bunun dışında ise aşağıda belirtilen hususların bir yardımı olabilir:
Zaman yönetimi:
“Her şeyi son ana bırakma lütfen” biçimindeki tümce ebeveynlerin standart repertuvarında yer alır. İşleri ileri bir zamana atmak şimdilerde moda, ama zaman yönetimi yapmak daha iyidir. Öğrenciler de neyi ne zaman halletmek istediklerini ve halletmek zorunda olduklarını önceden düşünmelidir. Geniş kapsamlı ev ödevlerinin ve okulda yapılacak çalışmaların teslim tarihlerinin bir listesini hazırlamak, planlamada ve uzun vadeli hazırlıkta yarar sağlar. Her zaman aynı saatte çalışma masasının başına oturmak ve yaklaşık iki saat kalmak yararlıdır. Ama okuldan geldikten hemen sonra değil. Çünkü çocuk okuldan daha yeni geldiğinde ders çalışmaya istekli olacak kadar dinlenmiş olmaz. Öğle yemeğinden sonra bir oyun molası vermek daha iyi bir seçenek olabilir. Bunun ardından zamanı boşa geçiren, başlamamak için sürekli bahaneler bulanlar için en iyi çözüm en sevdikleri dersle ya da görece kolay bir ödevle başlamalarıdır.
Öğrenciler önlerindeki birkaç saat için en azından kabaca bir zaman planına sahip olmalı ve bu planda mutlaka tamamlanması gereken ve o kadar acil olmayan ödevlerin ayrı ayrı gösterilmesi gerekir. Motivasyonu arttırmak için, kolay ve/ya da eğlenceli olan ödevlerin tamamlanmasının ardından daha zor konuların çalışılmasına geçilmelidir. Ardından alıştırma ve tekrar yapma zamanıdır.
Tekrar:
Matematik sınavından bir önceki hafta hazırlık olarak örneğin her gün test çözülebilir.
Ertesi günün dersleri için öğrenciler ev ödevi verilmemiş olsa bile birkaç dakikalığına defterlerine yazdıkları en son bilgilere bakmalı ve ayrıca o gün aldıkları notları okumalılar.
Molalar da zaman yönetiminin bir parçasıdır:
Molalar konsantrasyonu arttırır ve öğrenilen konuların bellekte yer etmesine yardımcı olur. Öğrenciler mola zamanlarını bilinçli olarak ayarlamalıdır. Bunun genel kuralı şöyle: Ne kadar uzun çalışıldıysa, mola da o kadar uzun olabilir.
Yararlı öğrenme yöntemleri :
Herkes öğrenmek zorunda, ama herkes aynı şekilde öğrenmek zorunda değil. Daha çocukluk döneminde farklı öğrenme tipleri görülür: Bir öğrenci sözcükleri daha okurken kafasına yerleştirir, bir başka öğrenci onlara sürekli yeniden bakmak zorundadır, bir başkası da en iyi anlatırken ya da başka bir kişi ona sorular sorduğunda öğrenir. Tercih edilen öğrenme yolunu saptamak ve özellikle zor durumlarda bu yöntemi kullanmak yararlı olabilir.
Fakat ilke olarak tek bir yöntemden oluşan bir öğrenme tipi yoktur. Ne kadar çok duyu ve eylem kanalına hitap edilirse, öğrenme o kadar verimli olur. Yani konunun görülmesi ve (sesli!) okunması, duyulması ve en iyisi de bir olay ya da anlam bağlamına oturtulması gerekir. Bunun için öğrenci kendine notlar alabilir (daha da iyisi) başkalarına konuyu anlatır ve açıklar. Yani sözcükleri tekrar tekrar okumakla yetinmez, bunları kendi kendine sesli olarak söyler ve başkalarından bunları ona sormasını ister, hatta belki de bir rol oyununda kullanır. Derste konsantre olmuş halde notlar almak bile yarar sağlar ve küçük öğrenciler bile bunun alıştırmalarını yapmalıdır. En önemli noktaları defterine hemen not alanlar işitmenin yanı sıra yalnızca bir başka öğrenme kanalı açmakla kalmaz, akşam konuyu ders kitabında bir kez daha baştan sona okuma zorunluluğundan da kurtulabilir. Derste dikkatini toplamanın ve düşünce yürütmenin öğrenme sürecini daha verimli kıldığını söylemeye gerek yoktur. Öğrenciler aktif biçimde öğrenmeli ve konuyu ele almalıdır. Örneğin bir metni yalnızca pasif biçimde okumamayı, metni işaretleme kalemiyle işaretleyerek kurgusunu belirlemeyi ya da düşünceleri ve notları metnin kenarına yazmayı erkenden alışkanlık haline getirmelidir. Önemli olan bir başka husus: Öğrenme tekrarlamayı gerektirir; sürekli alıştırma yapılmazsa, ezbere bilinen konular bile bellekten silinir. “Kısa süreli hafızada yer alan bir bilginin kalıcı bilgi haline gelmesi için ortalama dört kez tekrar edilmesi gerekir”, diyor Kraus. Tekrarlama aralıkları giderek daha uzun olmalıdır, yani başlangıçta her gün tekrarlamalı, sonra iki, sonra üç gün arayla. Öğrenciler durmadan aynı konu alanıyla boğuşmamalı, bunun yerine konuları dönüşümlü çalışmalıdırlar. Kısa süreli, ama daha sık bir çalışma biçimi daha doğrudur.
İlke olarak öğrenmenin olumlu bir düşünceyle ilişkilendirilmesi gerekir. Öğrenme başarısı ve motivasyon birbirini karşılıklı olarak gerektirir ve eninde sonunda yukarıya doğru çıkan bir eğride buluşurlar. Bunu sağlamak için rahat bir öğrenme ortamı, ebeveynlerin, öğretmenlerin ya da arkadaşların bol bol övgüyle ve yapıcı eleştiriyle motive ederek destek olması, ayrıca mola verilmesi ve ödüllendirme de yardımcı olur. Salt zorla ve baskı altında öğrenilen şeyler akılda kalmaz. Ebeveynlerle ve öğretmenlerle iyi ve anlayışlı bir ilişki de başarıya giden yolun yarıdan fazlası anlamına gelir.
Öğrenme için 11 somut öneri: