Çocukluk arkadaşlıklarının ve çocukluk kavgalarının kimlik gelişimindeki önemi:
Çocuklar bebekken bile diğer çocuklarla iletişime geçerler. Beşiğindeki bir bebeğin yüzünde, beşiğe eğilen bir çocuk gördüğüne sevinçli sürpriz, heyecanlanma ve gülme, el, kol ve bacak hareketleri gözlemleyebiliriz. Yürümeye başladıklarında ise yakınlarında bir çocuk olduğunda peşinden koşmaya başlarlar. İletişim çoğunlukla ret etme hareketleri ile başlar, yani yumruk atma, dövme, itme gibi hareketlerle. Ancak çocuk bu hareketlerle demek istiyor ki: Gel oyna benimle!
Bunlar çoğunlukla tesadüfi karşılaşmalar, daha sonra yan yana kumda oynama ve spontane arkadaşlık hareketleri, örneğin bir çocuğun yabancı bir çocuğa gidip ona sarılması ve öpmesi veya başka bir çocuğun elinden oyuncağını alıp veya onu itmesi.
Ancak her zaman, bu erken çocukluk dönemlerinde bile, bir çocuğun başka bir çocukla iletişime geçmesinin özel bir şey, bir yetişkinle iletişime geçmesinden farklı bir şey olduğunu görebiliyoruz.
İlk gerçek çocukluk arkadaşlıkları üçüncü yaşından itibaren meydana gelmeye başlar, genellikle anaokuluna başlandığı çağda. O zamandan itibaren özellikle oyun arkadaşı aramaya başlarlar. Sözlü iletişime geçebilirler ve tesadüfen yakınlarında bulunan çocuklara oynayıp oynamayacaklarını sorarlar. Çocuklar bundan sonra sıkça karşılaşıp beraber oynarlarsa önce sempati, sonra arkadaşlık oluşur. Çocuk o zaman arkadaşı gelmeyecekse anaokuluna gitmek istemeyebilir. Çoğu çocuk ancak belirli bir çocuk geldiğinde oynamaya başlarlar. O zaman konuşulur, harekete geçilir ve neyi oynayacaklarına karar verilir. Sadece arkadaşla sırlar paylaşılır. Sessizce konuşulur, gülüşülür ve arkadaş gururlu bir şekilde diğer çocuklara gösterilir. Bir arkadaşı olduğunda çocuk kendisini hemen daha önemli, daha büyük ve daha güçlü hisseder. Çocuğun kendine güveni açısından arkadaşı olması çok önemli. Bir arkadaşa çok farklı durumlarda ihtiyaç duyulur:
• Ona korktuğunu anlatabilir ve ondan sonra korktuğu durumlarla daha iyi baş edebilir (örneğin arkasında büyük bir köpeğin durduğu bahçe kapısından beraber geçilirse).
• Kendi yeteneklerini deneyip iltifat veya takdir gibi olumlu destekler yoluyla kendine güveni artar. Ancak kendi zayıflıklarını daha iyi kabul etmeyi de öğrenir.
• İki kişi bir kişiden daha güçlüdür. Arkadaşa yapılan saldırılar kişisel hakaret olarak algılanır ve beraberce karşı çıkılır.
• Hayal kırıklığına uğradıktan sonra veya üzgün olunduğunda yaşıt arkadaşları kendi annesinden bile daha iyi anlıyor diye hisseder.
• Bir görevi beraber yerine getirmek daha eğlenceli ve zorunlukların üstesinden de beraberce daha kolay gelinir.
• Yeni çocuklarla iletişime geçmek veya yeni bir ortama ayak uydurmak bir arkadaşla beraber çok daha kolay.
• Arkadaş yanında olunca ebeveynler olmadan evde tek başına kalınabilir.
• Arkadaş kardeşten daha önemlidir. Arkadaşa daha seyrek rakip olarak bakılır.
• Beraber hissetmek, beraber acı çekmek, beraber sevinmek, tek bir arkadaşla tüm bir arkadaş grubundan daha kolay yapılabilecek tecrübeler.
• Arkadaş için bir şeyden feragat etmek de daha kolay.
• Grupta beraberce kendilerini kabul ettirmek daha kolay, ancak grupta bir müttefik olduğu bilinince grupta daha iyi hissedilir.
• Kuralları ve yönergeleri kabul etmek ve de bazen dikkate almamak beraber daha kolaydır.
• Kendi arzu ve istekleri arkadaşı tarafından desteklenince ebeveynlere olan bağlılık o kadar güçlü hissedilmez.
• Uzlaşmaları kabul etmek, fikir ve düşünceleri savunmak ve kendi düşüncelerini arka planda tutmak beraber daha kolaydır.
• Ve sonunda beraber bir şeyi araştırmak, bir şeyi ortaya çıkarmak, deney yapmak, tecrübe edinmek ve kendi bilgilerini pekiştirmek daha kolaydır.
Anaokulu zamanında başlayıp hayat boyu süren arkadaşlıklar olmasına rağmen bunlar nadirdir. Çocukluk arkadaşlıkları kırılgandır. Arkadaşlıklar her gün değişebilir, bu yaştaki arkadaşlıklar için bu olağan bir durum. Zira çocuklar her gün yeni bir şeyi keşfederler ve yeni tercihler geliştirirler.
Bu yüzden arkadaşlık tecrübesi ile birlikte tartışma, dışlanma, hayal kırıklığı da gelir. Ancak bu tecrübeler de çocuklar için kendi kişiliklerini pekiştirmek için önemlidir. Bu her zaman kolay olmaz. Çocuklar arasında kıskançlık küçük ve büyük krizlere yol açabilir. Çocuk birdenbire artık anaokuluna gitmek istemez veya orada bir köşeye çekilir ve oynamak istemez.
Arkadaşı başka bir yere taşınınca veya ana okulu değişince durum çok kötü olur. Arkadaşının okula başlaması da üstesinden zor gelinen bir dönüm noktası olabilir. Yaşıtlar grubunda okula başlama tarihi yaklaşınca sıkça kiminle kiminle aynı sınıfa gideceği konuşulur. Arkadaşları ayırmak bazen ebeveynler açısından çok anlamlı olabilir, ancak çocuklarda kayıp duygusuna ve başaramama korkusuna sebep olabilir.
Çocukluk arkadaşlıkları çok sıkça değiştiğinden dolayı çok önemli değilmiş gibi görünse de bu doğru değil. Çocuklar, bir arkadaşlığı ne kadar sürdürmek istediklerine kendileri karar verebilmeliler. Ancak kendileri bu arkadaşlığın ne kadar süre ile önemli olduğunu bilebilirler. Yetişkinler çocukların arkadaşlıklarını kendi arkadaşlıkları kadar ciddiye almalılar. Bir arkadaşlık bozulduğunda çocuklarla birlikte bunun yasını tutup yeni arkadaş bulmalarına yardımcı olmalılar ve çocuklar kıskançlık veya haset duyduklarında desteklemeliler. İlerideki yaşamlarında sağlam bağlantılar kurabilmek için çocuklar bir arkadaş için bir şeyden feragat etmeye ve arkadaşlığı zorunluluklara rağmen sürdürmeye, barışmaya, uyumlu davranmaya değdiğini tecrübe edinmeliler.
Biz de örnek oluyoruz. Biz birbirimize nasıl davranıyoruz? Arkadaşlık ilişkilerimizi nasıl şekillendiriyoruz, arkadaşlarımız bizim için ne kadar değer taşır ve zor ilişkileri nasıl ayakta tutuyoruz?
Biz kendi çocuklarımıza ve arkadaşlarımıza sevgimizi nasıl gösteriyorsak çocuklar da bu davranışı kendi çocukluk arkadaşlıklarında taklit ederler. Küçük hediyeler verip, birbirlerini ziyaret ederler, münkün olduğu kadar çok zamanı beraber geçirmek isterler, sevinçlerini ve üzüntülerini paylaşırlar ve çoğunlukla birbirlerine çok şefkatli davranırlar.
Ancak çocuklar sürekli kavga ettiklerinde durum nahoş olur. Kavga etmeyen kardeşler yok gibi. Arkadaşlar arasında da tartışmalar sıkça yaşanır. Ve çocuklar kavgalarını gürültülü bir şekilde, çoğunlukla el ve ayaklarını kullanarak yaparlar. Çocukların bu kadar sık kavga etmeleri gerçekten gerekli midir ve bu çocukluk arkadaşlığını bu durumda hala desteklemeli miyiz?
Çocukluk kavgaları, kendi arkadaşlarıyla bile olsa, değerli tecrübeler geliştirebilir:
• Bir olaya değişik bakış açılarıyla yaklaşılabilir.
• Başka çocuklar farklı hisseder, farklı reaksiyon gösterir ve onlarla oynayabilmek için onlara farklı davranmak gerekebilir.
• Oyun kurallarına uymak gerekir.
• Kendi fikirleri zorluklara karşı bile savunulabilir.
• Kendi yetenekleri denenebilir, kendi rollerini grubun içerisinde bulmak ve savunmak zorundalar.
• Kendilerini kavgayı çıkaran olarak yaşayabilirler.
• Başarısızlıklar yaşanabilir ve korkularıyla baş etmek durumunda kalabilirler.
• Duruma uyarlanmış çözümler için bazen tartışmak gerekebilir.
• Kaybetmeyi de öğrenmek gerekir.
Bunlar ve daha birçok şey doğru tartışmalarla öğrenilebilir. Ancak tartışmayı da önce öğrenmek gerekir. Saldırı almak ve üstelik diğerinin fikrini de dinlemek kolay değil. Alınıp bir köşeye çekilmek, başka fikirlerle baş etmek zorunda kalmaktan daha kolaydır. Hele çocuğun arkadaşı başka bir çocuğa yönelip kendisini aptal ilan ederse bu durumda doğru reaksiyon nasıl gösterilir?
Yetişkinler için sıkça bir çocuk kavgasında ne zaman araya girmeleri gerektiği veya hatta mecbur oldukları sorusu ortaya çıkar. Her halükarda kavga eden çocukları gözetim altında tutmaları gerekiyor. Saldırıya uğrayan çocuk kendisini savunamıyorsa belki çocuk grubunda kendisini destekleyen bir çocuk bulabilir? Çocuklar tartışabiliyor mu, kendi kurallarını oluşturabilirler mi, fikirlerini savunabilirler mi? Tartışmalar fiziksel kavgalara dönüşüyor mu? Çocuklar ancak tartışırken doğru tartışmayı öğrenirler. Bu yüzden yetişkinlerin mümkün olduğu kadar az araya girmeleri gerekir. Ama araya girmek zorunda olduklarında çocuklarla birlikte tartışmanın sebebi, tartışmanın seyri ve çözüm önerileri çocuklarla birlikte tekrar konuşulmalı. Sandalye çemberi oluşturarak grup olarak konuşulabilir, tartışan çocuklarla özel konuşulabilir veya bir hikaye veya kitaptan örnekler vererek de çözüme ulaşılabilir. Ancak tartışmayı hiç bir zaman “kötü olmak” olarak yansıtmamalı.
Tartışma çıktığında önemli olan sorunu çözmektir. Sorunları çözmeyi öğrenmek de anaokulundan itibaren başlanmalıdır. Çocuklar kendi tecrübeleriyle sorunları sonunda bir kazanan ve bir kaybedenin olmadığı şekilde, herkesin uzlaşmayla yaşayabileceği şekilde çözmeyi öğrenmeliler.
Eğitimciler, pedagoglar ve psikologlar çocuklara arkadaş bulmalarında, arkadaşlıkları sürdürmelerinde ve yeni arkadaşlıklar kurmalarında destek olmalıdır. Tartışmalar çıktığında çocuklara mümkün olduğu kadar ve yapabildikleri kadar çözümü kendileri bulmalarına izin verilmelidir.
Hangi çocuğun arkadaşı yok, grupta dışlanıyor? Bu, serbest oyun zamanında gözlem yaparak ilgilenmemiz gereken bir soru. Biz çocukluk arkadaşlarının yerine geçemeyiz ama çocuklara sevgi gösterip onların kendilerine güvenini destekleyebiliriz, grupla ilgili görevler verip onların grup faaliyetlerine katılmalarını sağlayabiliriz, resimlerini asıp grubun önünde onları övebiliriz. Bu şekilde daha kolay arkadaş bulurlar ve oyun arkadaşı olarak daha çok tercih edilirler.
Ve biz kendimizi de iyi arkadaş olarak ispat etmeliyiz. Çocukların örnek aldığı, arkadaşlara ve sevdiğimiz insanlara nasıl davranmamız gerektiğini, tartışmalarda karşımızdaki insanla nasıl baş ettiğimizi, kurallar konusunda nasıl uzlaşıldığını, nasıl çözüm bulunduğunu öğrendikleri model biz oluyoruz.
Çocukluk arkadaşlıkları ilerideki bağlanma yeteneğinin ön kademeleridir. Sadece birkaç saat bile sürse her arkadaşlığın kendi değeri vardır. Çocukluk arkadaşlığı çocukların kendileri tarafından bitirilirse bu, arkadaşlığın “hedefine ulaştığına” dair bir işarettir. Çocuğu birçok yeni şey bekler, önünde sürekli yeni tecrübeler edinmek, farklı insanlarla tecrübeler yaşamak için koca bir hayat var.
Bunları dikkate aldığımızda her çocukluk arkadaşlığına önem veririz. Kendilerine güvenlerini geliştirmek için, kendi güçlerini denemek için ve toplumun içerisinde yerlerini bulmak ve savunmak için hem çocukluk arkadaşlıkları, hem de çocukluk tartışmaları vazgeçilmezdir.